jeudi 7 juin 2007

ITC GENEL BAŞKANI DR. SAADETTİN ERGEÇ: Ardımızda Türkiye Var!

Yavuz Selim DEMİRAĞ

04 Haziran 2007


"Irak'taki son gelişmeleri değerlendiren Irak Türkmen Cephesi (ITC) Lideri Sadettin Ergeç, tehditlere cevap verdi. Kerkük'te referandumun iptal edilmesi gerektiğini vurgulayan Ergeç, Irak'ın toprak bütünlüğü için BM ve Türkiye'nin gözlemciliğinde ülke genelinde sağlıklı bir sayım yapılmasını istedi."


Son bilgi olarak referandumun 2008 yılına ertelenmesi söz konusu ama biliyoruz ki Irak Türkmenleri referandumun ertelenmesini istiyor. Bu konuyla ilgili olarak son gelişmeleri bize aktarır mısınız?

Sizin de yakından takip ettiğiniz gibi Kerkük'te normalleştirme değil, bir anormalleştirme süreci söz konusu oluyor. Biz normalleştirme sürecinin doğru bir biçimde, tarafsız devletler, Birleşmiş milletler nezdinde devam etmesini, kesintiye uğramamasın öneriyoruz. Kerkük'te bize ait olan tüm dökümanlar iki defa yağmalandı, birisi 1991'de, diğeri bu tarihte olandan çok daha ağır bir biçimde 2003 yılında Peşmergelerin kente girmesiyle oldu. Bu nedenle biz ortalıkta ne kadar sayı telaffuz ediliyorsa hepsinin yanlış olduğunu ifade ediyoruz. Yanlış sayıların da doğru toplaması olsa bile neticede yanlışlıklar doğacaktır. Biz bu yanlışlıkları reddediyoruz, sonunda da referanduma gidilmemesini istiyoruz.

1991 yılında ve 2003 yılında belgelerin yağmalandığını belirttiniz. Ancak bu belgelerin bir aslının Türkiye'de bir aslının da İngiltere'de olduğunu biliyoruz. Bu belgelerin yeniden gündeme getirilmesi 1957 yılında yapılan sayımla birlikte yeni bir sayımın yapılması için girişimler söz konusu mu?

Öncelikli olarak sayımın Irak genelinde yapılması gerekir. Irak'ta bir sayım eksikliği var. Seçimlerden önce, seçimin doğru bir şekilde yapılması ve sonuçlandırılması içinde sayımın yapılması gerekiyordu. 2004 yılında bile bunun için ısrar ettik. Ama maalesef Planlama Bakanlığından bu gün için bunun yapılmasının mümkün olmadığı yönünde yanıt aldık. Oysa ki biz buna cevaben de sayımın mümkün olmadığı yerde seçimin de mümkün olmayacağını çünkü seçim çok daha fazla emniyet şartları istediğinden sayımın yapılması yönünde görüş bildirdik, ancak buna rağmen kendi sözlerinde direttiler. Sonuçta seçim oldu, seçimin sonuçları incelendiğinde sandıktan çıkan sayının nüfustan çok daha fazla olduğu ortaya çıktı. Zamanında BM'den gıda karnesi alabilmek için nüfusun abartılması vardı. Kerkük gibi bir vilayete 9 milletvekili verildi. Bu 9 milletvekili çarpışmaların olması, kente Kürtlerin kaydırılması, sandıklarda yanlışlıkların ortaya konması sonucunda böyle bir netice ortaya çıktı. Yanlışlıklar, Meclise yansıdı. Meclis'teki yanlışlıkların temelinde de bu yatmaktadır. Öte yandan Anayasa'nın yazılması da bu şekilde oldu. Irak'ta yazılan Anayasa'ya karşı ilk defa Irak Türkmen Cephesi hayır dedi ve bu anayasanın eleştirilmesi gerektiği yine Irak Türkmen Cephesi tarafından ifade edildi. Her ne kadar anayasada beş defa Türkmen kelimesi geçtiğini söyleyenler olduysa da biz bunun içeriğine bakılması gerekiyor dedik. Çünkü tas ne kadar altından olsa da eğer içinde zehir varsa bunun bir anlamı yoktur. Bu nedenle bizim anayasaya yaklaşımımız bu oldu. Atılan adımlar anormalleştirmeye doğru süreci götürmektedir. Bu nedenle biz bunun neticesinde doğan ne varsa reddediyoruz. Katılmayacağımızı da söyledik. Eğer normalleştirme sürecinde iyi bir demografik yapı ortaya konmazsa sayıma da katılmayacağımızı belirttik. Kentin gerçek demografik yapısı her şeyiyle Türkmen'dir. Her ne yapılırsa yapılsın tarihi gerçekler hiçbir zaman ortadan kaldırılamaz. Kerkük'e giren ekmeğine, hamamına, evinin yapısına baktığı zaman kentin Türkmen kenti olduğunu çok rahat anlayacaktır. Burası Türkmen kentidir ve Türkmenleri temsil etmesi gerekir. Bizim 141. madde ki endişemizde Türkmenlerin coğrafyasının ortadan kalkmaması ve parçalanmamasıdır.

Çünkü Irak 18 vilayettir. 14 vilayet Arap, Türkmenlerin de en azından bir vilayeti olmalı. Ben bu vilayetin Kerkük olması gerektiğine de inanıyorum. Dolayısıyla içerisindeki mürettebat çok çeşitli olabilir ancak bu geminin kaptanı mutlaka Türkmen olmalıdır. Bugün ileri sürüler referandum ve normalleştirmenin ertelenmesi, bunun yanında normalleştirme için 200 milyon dolarlık bir bütçe ayrılmıştır. Bu bütçe 2008 bütçesinden olduğu için artık böyle bir ertelemeden bahsedilmekte. Ben bu ertelemenin olmasından yana da değilim. Süreler kaldırılsın diyorum. Normalleştirme yapılsın, sayım tüm Irak'ı ilgilendirir. Referanduma ihtiyaç yok.

ABD Irak'ı 2003 yılında işgal ederken ülkeye demokrasi ve insan hakları getireceklerini söylemişlerdi. Irak'ta binlerce insan öldürüldü ve insan hakları çiğnendi. Irak'tan geldiniz ve Irak Parlamentosunda görevlisiniz. Bu konuları nasıl değerlendireceksiniz?

Irak Türkmenlerinin insan hakları konusunda bir beklentisi oldu ancak bu beklentilerin bugüne kadar yerine getirildiğini görmedik. Bugün artık soruyoruz insan hakları bu kadar insanın canına mı mal olur, insan hakları kardeş kavgası anlamına mı gelmektedir? Biz böyle bir demokrasiyi tanımıyoruz. Demek ki bize gelen demokrasi bu şekilde, kendilerinin uyguladıkları demokrasi farklı şekilde. Hiçbir zaman dediklerini yerine getirmediler. Demokrasi yok dediler, demokrasiyi uygulayamadılar, kitle imha silahlarından bahsettiler olmadı. 2003 yılında gelen ABD ya da ihtilaf kuvvetleri 2007 yılında böyle bir direnişle karşılaşacaklarını beklemiyorlardı. Ama bugün gerçekler bunu ortaya koyuyor, çünkü uygulamada ciddi yanlışlıklar var. Bu yanlışlıklar birinci günden başladı, bugüne kadar devam etti.

İşgalden bu yana Irak'ta Türkmen kaybı ne kadar?

Net bir sayı vermek çok zor. Bu sayı sürekli değişmekte. Fail meçhuller söz konusu, adli sebeplerden dolayı öldürülenler var. Bu öldürme olaylarının rastgele olmadıklarını da belirtmek gerekiyor. Mutlaka siyasi bir istek ya da bir hareket meselesi var. Bir göç ettirmeye zorlama meselesi var. Çünkü önümüzde bir referandum değişmesi de var. Bizim insanlarımıza yönelik tehdit bugün hala devam etmekte. Her ne kadar Irak'ın genelinde olanlar biz de ilgilendiriyorsa da, Kerkük'te olanların farklı bir yönünün olduğunu bilmek gerekiyor. Kerkük'ün bir geleceği vardır. Kerkük'ün geleceğine yön çizmek isteyenler vardır. Kaçırma olayları ve baskılar daha çok Türkmenler üzerinde olmaktadır. Burada daha çok Türkmen iş adamları üzerinde baskı kurulmak istenmektedir. Kerkük'te olan patlamaların büyük bir kısım Türkmen semtlerinde gerçekleşmektedir. Bu da bizim insanlarımızı göç ettirmeye zorluyor. Maddi gücü olan insanlarımızın bir çoğu Türkiye'ye gelip yerleşiyorlar. Aynı şekilde Suriye'ye gidip yerleşen insanlarımız var. Oysa bizim bu kritik dönmede insanlarımıza Kerkük'te ihtiyacımız var. Bazı eller Kerkük'te Türkmen toplumunun gücünü kırmak istemektedir.

Sorgusuz sualsiz tutuklanan hapishanelere atılan, mahkemeye bile çıkarılmayan insanlar var. Bu konularla ilgili olarak hukuki bir çalışma ve gelişme var mı?

Bizler Irak parlamentosunda her yanlışlığı dile getiriyoruz. Hukuk ancak istikrara kavuşmuş ve hukuka saygılı bir ülkede söz konusu olur. Bunların olmadığı bir yerde ise hukuktan bahsetmek bana göre abes olacaktır. Dolayısıyla ortaya bir denklem çıkıyor. Sizi götüreni götürmemesi için elinizden gelen her şeyi yapmanız lazım. Bu da güç ister. Oysa Irak Türkmenleri hiçbir zaman silahlı olmadılar, hap demokrasiye inandılar. Öte yandan Hak'ka inancımız çok fazla olduğu için illegal yollara sapmadık. Ancak bugün bu inançlarımız sonucunda gerçek gücümüzde ortaya çıkmış oluyor. Bugüne kadar doğru odlumuzu ortaya koymaya çalıştık ve çalışmaya da devam edeceğiz. Ancak bugün Irak'ta şiddet isteyenlerin Irak'ı nereye götüreceğini görmeye başladılar. Bizim başından beri söylediğimiz Irak'ın birliği olgusu artık Irak'taki bütün siyasi yapılanmalar tarafından dile getirilmekte.

Daha önce Türkmenler baskı yapan Araplar, kendilerine uygulananlardan sonra Türkmenlere yaklaşmaya başladılar. Son zamanlarda Arapların Türkmenler karşı yaklaşımları nasıl? Siz bunu nasıl gözlemliyorsunuz?

Az öncede ifade ettiğimi gibi ilk günlerde farklı konuşanlar söylediğimiz noktaya geldiler. Türkmenler samimiyetlerini ortaya koyarak Irak'ta olan herkesi kendilerine inandırmaya başladılar. Biz işgal güçlerinin Irak'a girdiği andan itibaren Irak'ın birlik ve beraberliğini savunuyorduk. Çünkü birlik ve beraberlik içerisindeki bir Türkmeneli'nden bahsedilebilir. Türkmeneli coğrafyası parçalanmamış olur. Eğer federal bölgeler ayrılırsa Irak o zaman bizim için Türkmeneli coğrafyasından bahsetmek zor olur. Bizin için çok büyük tehlikeleri arz eder. Kerkük özel statü, kardeşlik diyoruz ama benim görüşüm şu: Bağdat'ta da Kürt vardır, Arap vardır, Türkmen vardır orası da bir kardeşlik şehridir ama özelliği vardı Arap şehridir. Süleymaniye'de de Türkmen vardır, Arap vardır, Kürt vardır, kardeşlik şehridir, Kürt özelliğidir. Kerkük'te kardeşlik şehridir ama Türkmen özelliğidir. Bu noktada şunu söylüyorum siz bana bir belge getirin ben her belgeye karşı on belge getiririm. Benim Telafer'in vardı, Tuzhurmatu'm vardır, Diale'm de olan bölgelerim vardır. Irak'taki insanlar bizim ne kadar samimi olduğumuzu bildiği için bize destek veriyorlar bizimle aynı nefeste bağırıp çağıranlar var. Bu süreçten sonra bir çoğu Kerkük'ün sahibine devredildikten sonra kurtulacağını anlamış oldu.

Türkmen politikasına baktığımızda son yıllarda insiyatifi Türmen Cephesi'nin ele geçirdiğini görmekteyiz. Aynı zamanda Irak Türkmenlerinin de tek sözcüsü durumuna geldiğini görüyoruz. Parçalı olan Türkmen siyasi yapısını yeniden bütünleştirmeyi nasıl başardınız?

Bu başarı elbette ki yalnız olacak bir şey değildir, bizim de bir ekip çalışmamız söz konusu. Bu dostlarımız bu çalışanlarımız ile büyük şehidimiz Necdet Koçak'ın bize emanet ettiği davanın çatışı altında çalışmalarımızı sürdürüyoruz. En tehlikeli durumlarda bile imza atmam gerekirse onun resmine bakar öyle imza atarım. Futbol futbol sahasında oynanır, uzaktan gaz alınmaz. Memleketin içeriden hareketlendirilmesi gerekir. Millet birlik ve beraberliğini gösterirse başarılı olur. Milletimiz birdir ve beraberdi o da artık Irak Türkmen Cephesi tarafından temsil edilmektedir. Özellikle Kerkük'te saldırılardan korkmadan milletimiz bize gelince inandırıcı olduğumuz da bir anlamda ortaya çıkmış oldu.

Ankara'daki mitingin Kerkük'teki Türkmenler yansıması nasıl oldu?

Her ne kadar milletimize Anadolu'nun nefesini arkamızda hissetiğimizi söylesek de bunu görsel olarak görmeleri de bizim açımızdan önem taşıyor. Bunu görmeleri onlara aynı zamanda büyük bir moral verdi. Sen beni tehdit edersen, benim arkamda Türkiye var diye söylemeye başladılar ki biz bunu artık Mecliste bile söylüyoruz. Bize güç verdi. Bunu artık herkes bilmeli. Bu güne kadar Türkmenler hep ümit ve beklentilerle ayakta durdu. Bu beklentilerin yerine getirildiğini gördükten sonra artık morali çok daha yükseldi. İkinci miting birinci mitingden çok daha iyi olacağına inanıyorum.

Yeni Çağ


Aucun commentaire: