jeudi 10 décembre 2009

IRAK TÜRKLERİNE YAPILAN ASİMİLASYON

TÜRKMENELİ AKINCISI

Türk milletinin en talihsiz kesimi, ben böyle adlandırıyorum kendimizi. Evet, talihsiziz, 1923' den sonra Irak olarak görünen o topraklar en talihsiz Türk toprağıdır. Oradaki oyunlar sinsice ve çok sistemli bir biçimde yürütülüyor. O topraklarda olan petrol başımızın belâsı olmuştur ve tüm Dünyanın gözünü üzerimize çevirmişti, bütün bunlar yetmemiş, kuzeyimizde dağ ayıları ve güneyimizde çöl sürüngenleri yerleşmiştir.

Türkmeneli ya da Türk Dünyasının dertli, çileli, talihsiz ve hüzünlü Türk toprağı... Buralarda yaşayan Türkler, Dünyanın en zengin ve en verimli toraklarında yaşamalarına rağmen sefalet içinde bir hayat sürdürmektedirler. Yıllarca faşist sosyalist Baas partisinin sistemli Araplaştırma oyunları yetmemiş bu sefer Kürtleştirme politikasının yanı sıra Arap kültürünün ve sürü psikolojisini yerleştirmek için bir yol olan 21. yüzyılın Müslümanlığı adlı oyun ile çarpışmaktayız.

Telafer'de yıllar boyunca Araplaştırdıkları ve başına Arap puşisi (İkal) takıldığı Türkler, Kerkük ve diğer Türkmeneli illerinden kopararak bu sefer Şii ve Sünnî olarak ayırtılıyorlar ve ne yazık ki buna alet olan oradaki yobaz Türk din adamlarıdır. Yüzyıldır yan yana yaşayan, kederini ve sevincini paylaşan iki komşu, Necef’ten veya Ambar’dan ırkçı - yobaz bir Fars veya Arap’tan birbirini öldürmek için gelecek bir fetvayı bekliyorlar.

Bu iki masum komşu ise batıda tasarlanan ve kendi din adamlarımızın onay ile içimize sızan adı 21.yüzyılın Müslümanlığı olan bir oyunun kurbanlarıdır.

Kerkük ise oradaki Türkler bölüne bildikleri kadar bölünmüşler zaten. Kerkük’te Saddam’ın başlattığı ve tüm gücüne rağmen başaramadığı Araplaştırma politikası bu sefer ne yazık ki din adı altında ve kendi yobaz din adamlarımızın himayesi altında hız kesmeden başarılı bir şekilde ilerliyor. Günaydın, iyi akşamlar söyleyen günahkâr ve herkes âhirette cenneti kazanmak için artık “selâmünaleyküm” diyor.

Evet, bu Kerkük’ün hâli kadınların neredeyse %90 kapalı ve insanlar Türklüğünü unutup sorgusuz sualsiz, birkaç yobazın peşinde. Dağdaki şehre indi ve devletini bizim kutsal topraklarımızda kurdu. Bizimkiler ise hâlâ 7. yüzyılın hurafeleri ile uğraşıyor.

Müslümanlığı Araplıkla ve Arap örf âdetleri ile özdeşleştiren oradaki insan artık Arap dilini, Arapça isimlerini, Arap giyim tarzını ve Arap örf âdetlerini kutsal biliyorlar.

Bizim ninelerimizin çene altında düğümlenen başörtüsü (fıtta) yerini artık Arap türbanıyla, ninelerimizin giydikleri bol elbiselerle abalar, pardesu ve siyah çarşaflarla değiştirildi. İnsanların arasındaki güvenle dolu olan yıllar içimize sızan ve Türk örf âdetlerine uymayan davranışlar yüzünde güvensizliğe yerini bıraktı. 1970’lı yıllarda Kerkük sokaklarında rahatça gezen annelerimiz ve teyzelerimiz, Saddam’ın getirdiği Araplar ve Barzani’nin yerleştirdiği Kürtlerden dolayı kardeşlerimiz neredeyse yan komşuya tek başına gidemeyecek duruma geldiler.

Şimdi ise Türk şehri Erbil mi ya da kardeşlik şehri Hevler mi desem artık?
Hiç bilemiyorum. Öz Türk şehri Erbil, artık sözde Erbil paşasının deyimi ile kardeşlik şehri Hevler oldu. Saddam’ın Kerkük ve Telafer’de temelini attığı ve oradaki yobazların desteğiyle devam eden Araplaştırma politikası, Barzani’de Erbil ve Kifri’de ona benzer ve sözde paşanın onayı ile devam eden Kürtleştirme politikası hız kesmeden devam etmektedir.Diyala illerine gelsek; Hanekin, Kızralbat ve Mendeli oradakiler daha hangi milletten olduklarını fark edemeyen insanlar ve Türklük bilincinden yoksun olan oradaki insanımız Türkmeneli’nin en talihsiz illerinde domates ile salatalığı aynı poşete koymayı günah sayan zihniyetle yönetiliyor.

Yıllarca faşist Baas partisinin adı altında milletimizi ezen bu yaratıklar artık cihat ve 21. Yüzyılın Müslümanlığı adı altında aynı politikayı gütmektedirler.Buraya kadar yazdıklarım dış etkenlerdir, Peki bu kadar dış etken içinde olan Irak Türkleri kendi içimizde nasılız?

Mezhebe göre Şii ve Sûnnî şehre göre Kerküklü, Erbilli, Telaferli ve Tuzlu olarak ayırtılmaktadırlar. Şehirler içinde Telafer’de Şii, Sûnnî ve aşiretler, Kerkük’te siyasî partiler, dinî partiler, liberâl partiler ve Kürt yanlıları... Erbil’de Kürtleri destekleyen ve Irak Türkmen Cephesi (ITC) taraftarı... %95 Şii olan Tuzhurmatu’da Şii partiler ve ITC olarak da yine ikiye bölünmüştür.

Peki, bu vahim durumun içinde olan bu milletin sözde liderleri ne yapıyor?Sözde büyüklerimiz, kimi kendi cebini doldurmak peşinde, kimileri birbirilerini baltalamak için elinden geleni yapıyor ve iç çekişmelerle uğraşıyor, kimi ise Atatürk’ün söylediği gibi (Gaflet dalâlet ve hatta hıyanet içinde).

Kimi koltuktan koparılmamak için şehzadelerine yalakalık yapıyor, kimi Dünya Misyonerliğine hizmet etmek için kendi soydaşlarını harcıyor. Kurumlar kendi içlerinde çatışıyor, en sağlam insanlarımızı hain göstererek dışladılar. Herkes kendi çocuğu, yeğeni, suç ortaklarını başına toplamış ve çeteleşmiş durumdalar.

Seçimlere hazırlanıyor sayın büyüklerimiz... Şubat 2009’dan itibaren Bağdat’da toplantılar, davetler verdiler ve birkaç kez Türkiye’ye geldiler. Ama sonuca baksan daha seçimlere 3 ay varken 3 listeye bölündüler ve bölünmelerde devam ediyor.Gençler ise sözde büyüklerine bakarak telâş ve kaygı içinde gençlerin yüzüne bütün kapılar kapalı bir yere varmak için, Türkiye’de okumak için, hasta olan anneni veya babanı tedaviye göndermek için, çalışmak ve milliyetçilik değil, sözde büyükler için yalakalık ve onları yüceltip ve hatasız insan olarak göstermek yarışmasının sonucu geçerlidir.

Tüm bunların için Tanrı milletimizin yardımcısı olsun demekten başka söz bulamıyorum…

Aucun commentaire: