jeudi 30 octobre 2014

ITF EU Representative Dr Hassan Aydinli attended the Conference at the EU Parliament on Ethnic Minorities in Azerbaijan


*


*
Prof. Dr. Etibar A. Najafov, Head Adviser, Service of the State Counsellor of the Republic of Azerbaijan for Multiculturalism, Interethnic and Religious Affaires - Dr. Hassan Aydinli, ITF EU Representative - Mr. Ayhan Demirci, Azerbaijan-Belgium Friendship Association.



Mr. Hüseyin Dönmez, Kanal Avrupa Media GmbH - Dr. Hassan Aydinli, ITF EU representative - Mr. Ayhan Demirci, Azerbaijan-Belgium Friendship Association.

.
The conference was hosted by  MEP György Schöpflin
The conference was organized by Mr. Willy Fautré, Director of Human Rights Without Frontiers who presented the fact-finding mission report about 15 ethnic groups in Azerbaijan.





Dr. Mark Barwick of HRWF made a welcoming speech and introduced the representatives of the Russian and Greek ethnic groups: Russia representative Ms Yelena Voronina and Greek representative Ms Saida Mehdiyeva.
.

Mr. Willy Fautré, Director of Human Rights Without Frontiers (HRWF) based in Brussels presented the report he has recently published: AZERBAIJAN - Ethnic Diversity - Peaceful Co-existence and State Management.
.


The study addresses the issue of the co-existence of ethnic minorities in Azerbaijan and the management of diversity by the state. It highlights the specificities of a number of minorities and their historical roots, as well as the concerns of the state, which is still in the process of creating a new identity from the ashes of the former Soviet Union and which, due to recent experience, is also concerned about its territorial integrity.
.

The challenges were and are still huge: the identification of ethnic minorities in the light of the self-identification of their members, the accommodation of collective rights, social integration while respecting diversity and security.
.
In the absence of a clear definition of basic terms such as "national minority" or "ethnic minority", the number of ethnic and foreign groups that are present in any given country is virtually impossible to define.  Concerning Azerbaijan, the figures vary from 60 to 80, depending on the sources and the actors met by Human Rights Without Frontiers on the occasion of several trips to Azerbaijan.
.

To be a member of a minority is never easy and to accommodate the claims of minorities is often a difficult exercise for any state.
.

On the one hand, minorities would like their identity, their culture, their folklore, their language or their religion to be preserved and developed. However, some of these markers risk getting diluted by mixed marriages and school education in the official language.  They can disappear from one generation to the next. Members of minorities want to be fully integrated in society, but they do not want to be entirely assimilated.
.
On the other hand, states often perceive demands for more collective rights, for more autonomy, for constitutional and political changes with suspicion and as a possible threat to their territorial integrity in the future.
.

Both of these trends are perceptible in Azerbaijan.
.

Mr. Willy Fautré said that there may be lessons to learn from Azerbaijan's experience of ethnic and ethno-religious diversity that could be helpful for other states that are dealing with comparable diversity within their borders.
.

In his report on Azerbaijan, Mr. Willy Fautré included the following National and Ethnic Minorities:

Lezgis
Russians,
Talysh,
Avars,
Turks,
Tatars,
Tsakhurs,
Udis,
Jews,
Kurds,
Armenians,
Poles,
Bulgarians,
Greeks. 

Dr Hassan Aydinli was invited by H.E. The Ambassador of the Republic of Turkey at a reception on the Occasion of the 91st Anniversary of the Proclamation of the Republic of Turkey







ITF EU representative Dr Hassan Aydinli and Mrs Hassan Aydinli were invited by H.E. The Ambassador of the Republic of Turkey Mr Hakan Olcay and Mrs Mehveş Olcay at a reception on the Occasion of the 91st Anniversary of the Proclamation of the Republic of Turkey.

The reception was held at the prestigious Cercle Royal Gaulois in Brussels.


With Ms. Döndu Sarıışık, representative of TRT Radio Télévision Turque


Dr Hassan Aydinli with H.E. the Ambassador of Ukraine to the EU


Dr Hassan Aydinli spoke at length of the situation of the Turkmens in Iraq with Mr Thomas Mergenthaler, Permanent Representation of the Federal Republic of Germany to the EU and with Mr. Jean-Paul Mues, Advisor at the Belgian Ministry of Justice.
He also talked with Minister Emir Kir and several other Turkish VIPs.









mardi 28 octobre 2014

THE HUMANITARIAN SITUATION, THE TURKMENS AND TURKEY’S HUMANITARIAN ASSISTANCE TO IRAQ AFTER ISIS OPERATIONS



THE HUMANITARIAN SITUATION, THE TURKMENS AND TURKEY’S

HUMANITARIAN ASSISTANCE TO IRAQ AFTER ISIS OPERATIONS


ORSAM REPORT





IŞİD Operasyonları Sonrası Irak’ta İnsani Durum, Türkmenler ve Türkiye’nin Irak’a Yaptığı İnsani Yardımlar




IŞİD Operasyonları Sonrası Irak’ta İnsani Durum, Türkmenler ve Türkiye’nin Irak’a Yaptığı İnsani Yardımlar


Firuze Yağmur Gökler Araştırma Asistanı, ORSAM



http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=5207

Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) 2014 yılı içinde Irak’ta neden olduğu istikrarsızlık, Haziran ayı başlarında etkisini arttırmış ve 10 Haziran 2014 tarihinde Irak’ın en büyük ikinci şehri olan Musul’un IŞİD’in eline geçmesiyle doruk noktasına ulaşmıştır. IŞİD’in yarattığı bu kaos ortamı Irak’ta yüz binlerce sivilin evlerini, şehirlerini terk etmesine neden olmuştur. Irak’ta yaşanan bu insani drama komşu ülke Türkiye sessiz kalmamış hatta ilk yanıt veren ülke olmuştur. Türkiye tarafından yapılan insani yardımlar ırk, din, dil farkı gözetilmeksizin yerlerinden edilen bütün Iraklılara gönderilmiştir. Bu noktada Irak’taki Türkmenlere de Türkiye’den bazı yardımlar gitmiştir. Bu değerlendirmede IŞİD’in Irak’ta 2014 yılının başından beri yapmış olduğu operasyonlara ve bu operasyonlar sonucu Iraklı Türkmenlerin ülke içindeki göçlerine değinilecektir. Bu göçler sonrası Türkiye’nin bölgeye ve Türkmenlere yapmış olduğu insani yardımlar anlatılmaya çalışılacaktır. Son olarak yaşanan bu insani krize müdahale noktasında göçmenlerin de ihtiyaçları göz önünde bulundurularak, yapılan yardımların dışında hangi hususlara önem verilmesi konusunda öneriler sunulacaktır.

Arapça versiyon

İngilizce versiyon

Metnin Tamamı

lundi 20 octobre 2014

TAZEHURMATU ..Türkmen direnişinin destanı


Turkmen Medyasi



TAZEHURMATU .. Türkmen direnişinin destanı

IŞİD terör örgütünden en büyük zararı Irak ve Suriye’deki Türkmenler gördü. Türkmen kasabası Tazehurmatu, yaklaşık 4 aydır sessiz sedasız, hiçbir yerden yardım almadan IŞİD’in tehdidine karşı kahramanca direniyor. Kobani (Ayn el-Arap) için BM dahil kıyameti koparanlar, Tazehurmatu için üç maymunu oynuyorlar.

10 Haziran’da Musul’u ele geçiren IŞİD, kısa süre içinde doğuya doğru ilerleyince, Tazehurmatulular yaşadıkları toprağı koruma mücadelesi başlattı.

Bu sırada Musul’daki mevzilerini terk eden Irak ordusu, Kerkük’ün güneyindeki karakollardan da çekildi. Bu süreçte Tazehurmatu’nun kaderini değiştiren, Beşir köyü oldu. Beşir, Tazehurmatu’na 2.5 km. mesafede ve tamamı Türkmenlerden oluşan bir köy. Saddam Hüseyin döneminde toprakları ellerinden alınan ve yerlerine Sünni Araplar yerleştirilen Beşir köylüleri, 2003’ten sonra doğup-büyüdükleri topraklara geri dönmüşler ve ellerinden alınan ata yurtlarına yeniden yerleşmek için ellerinden büyük mücadele vermişlerdi. Bu süreçte Irak Türkmen Cephesi de Beşir’deki yeniden yerleşim sürecine 100 ev yaparak destek verdi. ITC, bölgenin yeniden Türkmen yerleşimine açılmasında önemli bir rol oynadı. İşte bu durum Beşir’i, IŞİD’in ve çevresindeki Arap köylerinin ilk hedefi haline getirdi.

Mezhep ayrılığı

IŞİD’in saldırısıyla birlikte, mezhep ağırlıklı düşünen Arap aşiretlerinin yol gösterdiği IŞİD, Beşir’i 17 Haziran tarihinde ele geçirdi. Büyük ölçüde eski arazi anlaşmazlıkları ile mezhep çatışmalarına dayalı bir nitelik çatışma Tazehurmatu’nu Musul’un düşmesinden sadece 6 gün sonra IŞİD’le sınır haline getirdi. Tazehurmatu, IŞİD ile burun buruna geldikten sonra bu terör örgütünün birkaç kez saldırısına uğradı. Tazehurmatu’na birkaç kez gece baskını düzenlendi. Gece saldırıları, büyük çoğunluğunu Türkmenlerin oluşturduğu yerel milislerinin gayretiyle püskürtüldü. Bunun ardından terör örgütü militanları, kanas suikast tüfekleri ve “doçka” larla uzun mesafe ateşlerinin saldırısıyla yıldırılmak istendi. Bununla da kalmayan IŞİD güçleri, havan saldırılarında çoğu kadın ve çocuk onlarca Türkmen yaraladı.

Tazehurmatu direnişinin en önemli özelliklerinden birisi Beşir’de olup bitenlerden ders çıkarılmasıdır. Beşir’e IŞİD saldırısı başladığında köyde Irak ordusundan kalma silahlar ve peşmerge güçleri bulunuyordu. Buna rağmen uzun süre direniş gerçekleştirilemedi. Bunun en önemli nedeni peşmergelerin savaşmadan çekilmesidir. Peşmergenin cepheyi bırakması üzerine, halkın katliama uğrama korkusu nedeniyle bir anda köyü tahliye etmesidir.

Beşir’in IŞİD’in eline geçmesiyle Tazeliler, çoluk - çocuk ve yaşlıları, kasabanın dışına çıkarıp, eli silah tutanları seferber ettiler. Böylece Tazehurmatu, sivillerin kendilerini koruduğu bir yerel askeri kampa dönüştü. Tazehurmatu’da başlangıçta kendiliğinden oluşan bu harekete yerel polis gücü ve Kerkük’teki Türkmen Sahva Güçleri’nin de destek vermesiyle IŞİD’e karşı bir cephe oluşturuldu.

El uzatan yok

Kendini savunarak hayatta kalmasına rağmen Tazehurmatu’nda insanlar son derece zor günler yaşıyorlar. Çatışmalar nedeniyle tarım yapılamıyor. Ayrıca evlerin bir kısmı da havan top ateşleri nedeniyle ağır hasar gördüğünden kullanılamaz halde. Özellikle sivil halk, uzun süre bölgeye hiçbir yardım ulaşmadığından şikâyet ediyor. Türkiye’den yardım geldiği iddiaları ise Tazehurmatulu Türkmenlerin, acısını daha da pekiştiriyor. Oysa Erbil’deki Kızılay yetkilileri, Kerkük’e tonlarca yardımın gönderildiğini iddia ediyor. O zaman akla şu soru takılıyor: Türkiye’den toplanan yardımlar doğru adreslere gitmiyor mu? Tazehurmatu’ndaki durum gözlemlendiğinde bu yardımın onlara ulaşmadığı da ortada. Acaba Kerkük’e gönderilen yardımlar, peşmerge tarafından Türkmenlere ulaştırılmıyor mu? Sadece Tazehurmatulular değil, Kerkük’te bu eleştiriye Türkmenlerin yoğun olduğu pek çok yerde rastlanabiliyor.

Tazehurmatu’na Türkiye bağlantılı kurumlar tarafından giden tek yardımı Eylül ayı ortasına kadar Türkmeneli Vakfı gerçekleştirmiş.

Tazehurmatu’nda Türkiye’ye yaklaşım ise aslında Kerkük’teki durumun genelini yansıtıyor. Kerkük’te Türkmenlerin Türkiye’ye yönelik duygularını ifade edebilecek en iyi kelime hayalkırıklığı. Zor durumda Türkiye tarafından korunacağına inanan Türkmenler artık verilen sözlere inanmıyor. Özellikle Şii Türkmenler, Türkiye’nin “mezhepçi bir politika” izlediğine inanıyor. Bir Türkmen’in şu sorusu aslında Şii Türkmenlerin pek çoğunun ortak duygusunun tercümesi olarak kabul edilebilir. “Amirli ve Tazehurmatu Sünni olsaydı Türkiye böyle sessiz kalır mıydı? Bu sorunun yanıtını vermek zor. Çünkü, Türkiye sadece Kerkük’teki değil Musul, Telafer ve Diyala’daki Türkmenlerin de çağrılarına yanıt vermedi. Bu nedenle Türkiye’nin Türkmen politikasındaki eksiklik ve yanlışlıkları mezhepçiliğe bağlamak doğru görünmüyor. Türkmen politikasındaki sorunlar çok daha derinlerde aranmalıdır. Ancak Türkiye, Türkmen politikasını gözden geçirene kadar Türkmenlerin Türkiye’ye duyduğu güvende tamir edilmesi güç yaralar açılacağı söylenebilir.

Tazeli kasabasını kimler koruyor?

* Haşdi Şahabi: Irak ordusunun dağılmasından sonra halk Ayetullah Ali Sistani’nin çağrısıyla oluşan “Halk Yığını (Haşdi Şahabi)” adı verilen silahlı birliklere dahil oldu. Bu birimler, tüm ağır silahlarını kendi aralarından topladıkları paralarla Kerkük’teki silah pazarlarından elde ettiler. Sayıları 600’ü bulan Halk Yığını’nın başında Zeki Muratlı bulunuyor. Birliğin mensuplarının büyük çoğunluğunu Tazeli Türkmenler oluşturuyor.

* Haras Vatani: Tazeli Türkmenler, halen Beşir ile Tazehurmatu arasında sıfır noktasında nöbet tutuyor. Halk Yığını, daha sonra Irak Savunma Bakanlığı bünyesinde bulunan “Ulusal Muhafızlar (Haras Vatani)” denilen yapıya dahil edilerek resmi ve askeri statüye kavuştu.

* Sahva Güçleri: Türkiye’deki koruculuk sistemine benzeyen bir yapıya sahip Sahva Güçleri, Kerkük’te Türkmenlere yönelik saldırıların yoğunlaşmasından sonra kuruldu. Sayısı yaklaşık 700 kişiyi bulan Sahva Güçleri’nin liderliğini Isam Mızrap yapıyor. Aralarında 300 kadar Tazehurmatulu Türkmen’in de bulunduğu Sahva Güçleri, sadece Taze’nin korunmasını değil, aynı zamanda Beşir’in kurtarılmasında da rol oynamaya hazırlanıyor.

dimanche 19 octobre 2014

NOTES FROM KIRKUK, by Bilgay Dunman, ORSAM Researcher




Notes from Kirkuk


Bilgay Duman, ORSAM Researcher





ISIS threat affects daily life in Kirkuk. Due to the threat, costs of many products raised in the city. For instance, cost of a can of vegetable oil went up to 32-33 thousand Dinars from 21-22 thousand Dinars. Also in towns under ISIS threat people are unable to go to work and many people do not have an income for the last couple of months. Thus, trade also stopped as a consequence. ISIS’s most significant impact is on education since Iraq’s new educational season has not begun yet. Refugees are dwelling in Kirkuk’s many schools.



A bulk these refugees are Turkmans. The Turkmans who left Telafer, Mosul, Basher, Yengije, Bayat, Karatepe, Jalewle, and Hanekin are placed in schools and mosques in Kirkuk. Their situation is really bad. Charities and foundations especially founded by the Turkmans are trying help with their campaigns. Though they are not enough and a working mechanism has been formed yet.


PLEASE SEE THE LINK BELOW TO READ THE ARTICLE


http://www.orsam.org.tr/en/showArticle.aspx?ID=2711

Islamic State Loses Its Oil Business


By Matthew Philips – BUSINESSWEEK – 16 Oct 2014 


Islamic State’s oil empire is slowly being dismantled (OECD/IEA, 2014 Oil Market Report, Oct. 2014).

It’s been a month since President Obama announced that the U.S. would engage in a sustained campaign of airstrikes against Islamic State, the militant Sunni rebellion in Syria and Iraq. The idea was to bomb Islamic State into nonexistence, which has proved difficult. Not only is the movement well-armed, battle-hardened, and deeply entrenched in much of Syria and northern Iraq, it’s also very well-financed, thanks to oil wells and refineries it’s been able to capture. By late June, Islamic State was raising as much as $2 million a day refining and smuggling oil, making it one of history’s wealthiest terrorist groups.

Though the airstrikes have failed to keep Islamic State from advancing in the field, they have apparently succeeded in dismantling its sophisticated oil network, reducing the movement’s ability to make gasoline and diesel for its tanks and trucks and cutting off a vital source of funding. A report from the International Energy Agency in Paris has just estimated that Islamic State controls only about 20,000 barrels of daily oil production, down from about 70,000 as of August. Most of it remains in Iraq.



In early August, Islamic State controlled sections of Syria and Iraq that together are about the size of Wyoming. At that point, its territory included seven oil fields and a refinery in northern Iraq, as well as six of the 10 oil fields in eastern Syria. Although the movement was able to produce only about half the potential output under its control, it had no problem tapping the region’s well-established oil smuggling network.

Most of the group’s oil flows through local middlemen and is paid for almost entirely in cash, making transactions extremely difficult to track and shut down. This has insulated Islamic State from traditional methods the West has used to dry up terrorist funds in the past, such as international banking sanctions and anti-money laundering laws.

A straight-up bombing campaign does seem to be doing a lot of that work. According to the IEA report, U.S.-led sorties over northern Iraq and Syria are “frustrating the jihadists’ ability to operate oil fields and refineries.” At its peak, most of the oil smuggled from Iraq was loaded from the Ajeel oil field near Tikrit on tanker trucks and routed toward Kurdistan. The IEA, citing Iraqi oil industry sources, estimates that Islamic State was loading about 120 tanker trucks with about 20,000 barrels a day from Ajeel. Sustained airstrikes, including ones targeting convoys, have cut that traffic to about 10 trucks a day, or about 2,000 barrels, according to the IEA’s report.

In Syria, the IEA estimates that Islamic State’s oil output is down to about 10,000 barrels a day. Airstrikes by the U.S., the Saudis, and the UAE have wiped out “dozens of teapot refineries” in Syria, depriving the movement’s war machine of a key source of gasoline. Turkey and the Kurds have also cracked down on its smuggling operation. In late September, the Kurds reportedly seized four militant tanker trucks from the Ajeel field and detained the drivers.

There is still a lot of work to do. The Islamists retain control of Syria’s largest oil field, the Omar field in the Deir Az-Zour region of the country. The squeeze on finances has made Islamic State even more desperate to control oil fields and refineries. Its fighters have turned Iraq’s largest refinery into a battleground–forcing it off-line and sharply reducing output. With most of its refining capacity in Syria destroyed, Islamic State might go after two big refineries, closer to Lebanon in the west of Syria, that are under the Assad government’s control, opening up a much broader two-front war and potentially limiting the movement’s ability to wage war to the east, in Iraq.